Bu şehir, başta yön duygusu olmak üzere, tabiata dair bütün yerleşik itiyatları sarsıyor ve insanı her dakika şaşırtıyor. İlk kez gelen bizler de, bir bulmacayı çözer gibi anlamaya çalıştığımız Artvin'de çokça sürprizler yaşadık, çokça şaşırdık. Türkiye haritasının ucuna sıkışmış, uzak dağların ardına, bulutların ve uçsuz bucaksız gökyüzünün altına saklanmış Artvin, üç gün boyunca bir grup yazar, şair ve gazeteciyi ağırladı. Ahmet Turan Alkan, Beşir Ayvazoğlu, Zeki Coşkun, Ali Akbaş, Abdülkadir Budak, Ömer Erdem, Nazan Bekiroğlu, Mustafa Armağan, Turan Karataş ve ben, "Geçmişten Geleceğe Artvin" projesi kapsamında düzenlenen şiir, kompozisyon, mektup ve anı yarışmasının seçici kurul üyeleri olarak, Vali Cengiz Aydoğdu tarafından Artvin'e davet edildik. Yarışmanın ödül törenine katılıp tören öncesi düzenlenen mini açık oturumda dinleyicilerle söyleşme fırsatı bulduk. Hafta sonunda ise Artvin'in ilçelerini, yaylalarını gezdik. Pazar günü Batum'a geçip Karadeniz'e bir de oradan baktık. Dönüşte, hepimiz, bu uzak ve unutulmuş topraklardan bir rüyadan uyanmanın hüznüyle ayrıldık. O bildik söz ile söylersek, kalbimiz Artvin'de kaldı.
Artvin'in, coğrafi uzaklığını, yalnızlığını unutturup bu engelleri ortadan kaldıracak bir şansı var. Bu da çok nitelikli, donanımlı ve iyi niyetli yöneticilere sahip olması. Vali Cengiz Aydoğdu, alışılmışın dışında, güncel edebiyatı bile takip eden 'okur-yazar' bir bürokrat. 'Bize Velvele Düştü' (Ötüken Neşriyat) adlı kitabı, zihinsel coğrafyasının genişliğini ortaya koyuyor. Emniyet Müdürü Necmettin Emre, edebiyata meraklı, birikimli ve en önemlisi güleryüzlü bir yönetici. İl bürokratları, ilçe kaymakamları donanımlı, heyecanlı insanlar. Bu kadro el ele verip, 'Geçmişten Geleceğe Artvin' projesini hayata geçirmiş. Amaçları, dumanlı dağların ardında, azgın Çoruh'un çağıltısından başka sesi çıkmayan şehri ülkenin gündemine getirmek, turizme kapılar açmak ve en önemlisi, yıllardır göç veren Artvin'e yeniden umut aşılamak.
Edebiyat ve fotoğraf ana başlığı altında yedi dalda düzenlenen yarışmanın amacını Vali Aydoğdu, "Artvin'in kültürel değerlerini ortaya çıkarmak, unutulmaya yüz tutmuş güzelliklerini geleceğe taşımak, insanımızın tabiat, memleket ve insan sevgisini pekiştirerek milli, tarihi ve kültürel değerlerle yetişmesine katkı sağlamak." diye anlatıyor. Bu yarışmalarda ortaya çıkan eserler, kendi dillerince 'Çoruh havzasında uygulanan baraj ve yol yapımları ile yeniden inşa sürecini yaşamakta olan Artvin'in sahip olduğu tarihi ve kültürel değerlerini ve doğal güzelliklerini' tespit ediyor.
Artvin'in dergisi de olacak
Artvin gibi yoksunluklar içinde yaşayan bir kentin, kendini yeniden bulmak için edebiyat ve sanata başvurması, takdir edilecek bir çaba. İstanbul'dan ve Ankara'dan on yazar, şair ve gazetecinin bir davete uyarak Artvin'e gelişi, hem vali Aydoğdu'nun hem de Artvinlilerin doğru yolda olduklarına dair inançlarını güçlendirdi. Bu yarışmaları geleneksel hale getirip her yıl edebiyatın farklı bir türünde ödül vermeyi düşünüyorlar. Fotoğraf ödülü ise devam edecek; çünkü bölge, doğal güzelliği ile fotoğrafçılara sınırsız imkanlar sunuyor. Bu yılki yarışmaya başvuran fotoğraflar arasından bir seçki yapılarak kitaplaştırılmış. O kitaptaki fotoğraflar da şu anda Artvin Öğretmenevi'nde sergileniyor. Yazı ve şiir türlerindeki eserler de önümüzdeki günlerde kitaplaşacak. Böylece, Artvin'in yerel tarihine, kültürüne, günlük hayatına dair pek çok şey kayda geçmiş olacak. Bu arada vali müjde verdi; önümüzdeki aylarda Artvinlilerin bir de dergisi olacak. Cengiz Aydoğdu göreve başladığında; dağları, ırmakları ve gökyüzünden başka birşeyi olmayan Artvinlileri 'hayal kurmaya' çağırmış. 'Geçmişten Geleceğe Artvin' projesi, bu hayalin kurulmaya başladığını gösteriyor.
Yeşilin akla gelmez tonlarını saklayan Artvin, artık bir barajlar şehri. Çoruh'un üzerinde küçüklü büyüklü yirmiye yakın baraj inşa ediliyor. Borçka Barajı bitmiş; Deriner Barajı, dünyanın en büyük projelerinden biri olarak hayata geçiriliyor. Baraj alanında açılan onlarca tüneli gördük. Dağların altında, bir evin odalarını gezer gibi gezdik. Büyük bir dönüşüm yaşanıyor bu vadide. Bu dönüşümün edebiyata, sinemaya, fotoğrafa yansımaması mümkün değil. Abdülkadir Budak, baraj inşaatından çıkışta, bir şiirin ilk dizelerini yazmıştı bile... Gezilerimiz boyunca hepimiz, sık sık Abdülhak Hamid'i anıp, 'Bu yerlerde şair olmak pek tabiidir' dedik. Şimdi Artvinliler bu tabii hali uyandırıp seslerini duyurmak için çalışacaklar. Onların davetine uyup Artvin'e gitmek gerek. Orada görecekleriniz, hayal ettiklerinizin çok ötesinde olacak.
Artvin ve Artvinliler, tıpkı coğrafyası ve bitki örtüsü gibi müthiş bir zenginliğe ve çeşitliliğe sahip. Ne bu yazık ki bu zenginliğin farkına henüz varabilmiş bu yöre insanları. İnsan malzemesindeki bu zenginlik ve çeşitlilik Artvin kültüründe, folklor ve beşeri ilişkilerini de yansımış durumda. Bütün bu zenginlik ve çeşitlilik Türk yansımalarının bir ürünüdür.
Türk, Gürcü, Hemşin, Ahıska, Laz, Ermeni, Rum ve daha niceleri bu topraklarda kardeşçe yaşamlarını sürdürmekteler. Artvin sokaklarında dolaşırken bir çok farklı lisanı duymanız ve anlayamamanız mümkün oluyor.
Artvin enteresan bir doğa yapısına sahip, iki vadi arasında arazi içine gömülmüş olan ve tabanı ile zirvesi arasında 300-400m yükseklik farkı oluşturmaktadır. Aşağı mahalle, Orta mahalle ve Çarşı mahallesi olarak üç bölüme ayrılmış durumdadır. Artvin aşağı mahalle ile yukarı mahallesi arasında yükseklik farkı Türkiye’nin başka bir şehrinde görülmemektedir. Bu iki mahalle arasında farklılıkları gözlemledikçe şaşırıyoruz. Aşağıda çiçekler açmışken yukarıda karla kaplı alanlar gözümüze ilişiyor. İkisi de Artvin!
Artvin, Kaçkar ve Karçal dağlarının gölgesinde, ili ikiye bölen Çoruh nehri, dik yamaçlı uzun vadileri, 3900 metreye kadar yükselen birbiri ardına sıralanmış yüksek dağları, balta girmemiş doğal ormanları, yüksek dağların doruklarında Krater gölleri, Karagülleri, yeşil yaylaları, fauna ve flora zenginliği, tarihi kilise, kale ve kemer köprüleri, geleneksel mimarisi ve festivalleri ile çeşitli turizm değerlerini içinde barındıran otantik şehirlerden biridir.
Bunun yanı sıra Orta Asya dan gelen göçlerin fazlaca yerleşmelerine sahne olmuş bu topraklar. Artvin gezimiz esnasında sıklıkla bu köyleri ziyaret ederek bilgi ve belge topladık.
Gençler iş imkanları nedeni ile köylerden göç ederek büyük şehirlerde kendi mahallerini kurarak geleneklerini sürdürüyorlarmış. Özellikle Bursa, Adapazarı ve İzmir en çok göç alan şehirler olmuş.
Bu bölgede çok fazlaca etnik kültürün yaşaması Selçuklu ve Osmanlı döneminde doğa koşullarından dolayı tam hakimiyetin oluşamamasına bağlamak mümkün olabilir. Bölgede elle sayılabilecek kadar Osmanlı yapısına rastlıyoruz.
Örf ve adetler, folklor açısından Artvin’in kendisine mahsus zengin bir kültür ve folklor mirası vardır. Halk edebiyatı, el sanatları, eğlence, yemek ve kıyafet bakımından oldukça zengindir. Artvin’den yüzlerce şair yetişmiştir. Zuhuri, İzni, Keşfi, Didari, Efkari ve Ali Fahri gibi aşık ve şairler başlıcalarıdır. Halk oyunlarında Erzurum, Kars. Karadeniz ve Kafkasya’nın tesiri büyüktür.
Türk Mührü ekibi, Artvin’den ayrılırken istediği, aradığı Türk Mührünün izlerine rastlamış bir şekilde yoluna umutla devam ediyor….
KAYNAK :http://www.fotogezgin.com
Doğu Karadeniz'in İncisi
Artvin
Her daim yeşil doğası, karlı yüksek dağları, tarihi kiliseleri, köprüleri ve camileri, dağların doruklarındaki üç mavi boncuk gibi parıldayan Karagölleri, yaylaları ve bozulmamış yerli halkıyla Artvin, sessiz ve kendine özgü bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor bizlere. Nasıl bir yemeğin kokusuyla doyamazsanız, Artvin'i de görmeden, yaşamadan, içine girmeden anlayamazsınız.
Artvin ve çevresi oldukça köklü ve zengin uygarlıkların yaşadığı bir bölgedir. M.Ö. 10 bin ile 8 bin yıllarından kalma cilalı taş çağına ait insan izleri, Artvin'de bu çağlarda insanların yaşamış olduğu izlenimini vermektedir. Bulunan madeni eşyalar ise, tarih öncesi devirlerin sırası ile yaşandığını belgelemektedir. Artvin'e egemen ilk kavim, Türklerin ataları olarak kabul gören Hurriler'dir. Daha sonra tekerleği icat eden, atı evcilleştiren, tarihte ilk beyin ameliyatını gerçekleştiren İskitler, Artvin'i ele geçirerek bu alanı askeri üs olarak kullanmaya başlamıştır. Hz. Osman döneminde, İslam orduları Bizans'ı yenerek Şavşat-Ardanuç ve Artvin'i ele geçirmiştir. Bu olaydan sonra birçok beylik ve devletin kontrolü altına giren Artvin, 1. Selim döneminde Osmanlı Devleti'nin egemenliğine geçmiştir. 250 yıl süren egemenliğin ardından Artvin, sırasıyla Rusya, İngiltere ve Gürcistan tarafından işgal edilmiştir. Kurtuluş savaşıyla birlikte düşmanlardan temizlenen Artvin'de, 7 Mart 1921 itibariyle Türk bayrakları dalgalanmaya başlamıştır.
Artvin, arazisinin çok engebeli olması nedeniyle tarım ve hayvancılık yönünden sınırlı bir potansiyele sahiptir. Tarım arazilerinin büyük çoğunluğu çay ve fındık alanlarıdır. Geri kalan alanlarda kivi, mısır, birçok meyve çeşidi, kestane ve sebze üretimi yapılmaktadır. Hayvancılık daha çok yüksek kesimlerde ve yaylalarda yoğunlaşmıştır. Arıcılık oldukça gelişmiş olup çoğunlukla gezgin arıcılık yapılmaktadır. Sarp Sınır Kapısı'nın açılması, ilde ekonomik ve turizm açısından büyük bir canlılık kazandırmış, özellikle nakliyecilik ve konaklama sektörünü olumlu yönde etkilemiş, sınır ticareti, ithalat ve ihracat sürekli artmıştır.
Artvin'de kırsal yerleşim genellikle dağınıktır. Bu bakımdan, birçok sivil mimari örneği ilin vadi ve tepelerinde ayrı ayrı yapılar halindedir. Bu yapıların çevresinde de çoğunlukla bahçeler ve tarım alanları bulunmaktadır. Evlerin çoğunda birinci katların yapımında taş kullanılmış, üzerine kerpiç veya ahşaptan ikinci katlar yerleştirilmiştir. Bazen de taştan yapılmış ahırın üzerine ev yapılmaktadır. Artvin il merkezinde bulunan evlerse genellikle iki katlıdır. Bunların da temelleri moloz taştan ve kaba taştan yapılmıştır. Artvin evlerinin bir özelliği de "Nayla" ismi verilen ek yapılardır. Naylalar genelde tüketime yönelik besin maddelerinin bozulmadan uzun süre saklanması için yapılmış olan yapılardır. Ahşap veya taştan yapılan Naylalar dikdörtgen olup, temel duvarları üzerine, köşelere yarım geçmelerle birleştirilmiş taban ağaçları yerleştirilmiş ve sonra bunların etrafı üst yüzeyi konik, teker adı verilen tahta tekerlekler takılmıştır. Bu tekerlerin özelliği de direklere kolaylıkla tırmanabilen kemirgenlerin ambarlara girmesini önlemektir. Naylalarda hava sirkülasyonunu sağlamak için ızgara döşemelere önem verilmiştir.
Ekoturizmin Öncüsü Artvin
Dünyada "Kültürel ve Doğal Kaynakların" korunması çalışmalarının arttığı günümüzde Artvin, mükemmel korunmuş tabiatı ile önem kazanmaktadır. Çünkü Ekoturizm ancak "Kültür ve Doğa" olanakları ile oluşturulabilecek bir turizm şeklidir. Artvin de bir bütün olarak; dereler, göller, ormanlar, vadiler, dağlar ve ekolojik zenginliği ile bir doğa cenneti; renkli folklorik yapısı, kaleleri, manastırları, camileri ve tarihi köprüleriyle de bir kültür kentidir. Bu özellikleriyle Artvin, Türkiye ekoturizminin önemli merkezlerindendir.
Ekoturizmin kapsamı içinde; Artvin geneline dağılmış yaylaların eşsiz doğasını, yayla insanının sıcaklığını, yayla yaşamını, eğlencelerini ve daha birçok güzelliği bulmanız mümkün. Yaylalarda kendi kamplarınızı yapabileceğiniz gibi, konaklama tesisleri de bulabilirsiniz. Artvin'in turizme açılmış başlıca yaylalarıysa şunlardır;
Kaçkar Yaylası: Rize ile Hopa arasında bulunan bu yaylada, yılın her anı keskin buzulları gözleyebilir, yemyeşil ormanlarla kucaklaşabilir, masmavi gölleri seyredebilirsiniz. Binlerce çeşit hayvan ve bitkisiyle mükemmel bir ekosisteme sahip olan yayla, ayrıca her yıl birçok dağcıyı kendisine çekmektedir. Haziran ve Eylül ayları ise tırmanış için idealdir.
Kafkasör Yaylası: Kafkasör Yaylası, Artvin şehir merkezinin 10 km. güneybatısında bulunmaktadır. Yayla ormanlarla çevrilidir ve dolayısıyla av turizmine elverişlidir. Eşsiz güzellikleriyle, dinlenmek isteyen ve manzara görmek isteyen insanlar için birebirdir. Yapılan bir incelemeye göre Kafkasör'de ender bulunan önemli bitki türlerine rastlanmıştır. Yayla ayrıca, her sene, haziran ayının son haftası gerçekleştirilen Kafkasör Kültür ve Sanat Festivali´ne ev sahipliği yapmaktadır.
Sahara Yaylası: Bu yayla Şavşat´a 15. km uzaklıktadır. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından "Sahara-Karagöl Milli Parkı" adı altında koruma altına alınmıştır. Kocabey Köyü'nde bulunan yayla (kışla) evleri, kendine has ahşap mimarisiyle turistlerin ilgi odağıdır. Yörede her yıl Temmuz ayının dördüncü haftasında Sahara Pancarcı Festivali düzenlenir.
Yayla turizminin dışında, balıkçılık hobiniz varsa, balık avlanma mevsimlerinde Barhal Çayı'nda, Hatila Deresi'nde, Arhavi Ortacalar Deresi'nde ve Borçka Camili - Maçahel deresi'nde ve Karagöl olarak adlandırılan göllerde olta balıkçılığı yapabilirsiniz. Artvin'de avcılık yapmanız da mümkün olup ayı, dağ keçisi, yaban domuzu, kurt, tilki, çakal, keklik, bıldırcın ve Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi gibi hayvanları avlayabileceğiniz turlar mevcuttur. Eğer adrenalin tutkunuysanız, Artvin'de yapacağınız rafting, beklentilerinize kesinlikle cevap verecektir. Buradaki rafting kamp merkezlerinde, tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacak ekip ve teknik donanım bulunmaktadır. Diğer doğa sporları aktiviteleri olarak, dağcılık, trekking parkurları, kamp ve karavan turizmi ile jeep safari turizmi de mevcuttur. Ayrıca Artvin göç mevsiminde kuş gözlemlemek için de çok ideal bir yerdir. Tüm bu saydıklarımızdan sonra unutulmaması gereken en önemli noktaysa, bunları yaparken size mükemmel bir doğanın eşlik edeceğidir.
Ama yine de, bu az bilinen yönlerinin dışında, Artvin'de turizm denince ilk akla gelen yayla festivalleridir. Doğu Karadeniz Bölgesi'nde ve Artvin'de baharın bitişiyle birlikte her yıl düzenli olarak yöre halkı hayvanlarıyla beraber yaylalara göç ederler. Bu yayla göçleri uzun ve yorucu bir süreçtir. Bu nedenle yaylaya ulaşılmadan önce belirli mola yerlerinde konaklanılır. Bu molalarda yaylaya göç edenlerin hayvanları birbirileriyle karşılaşır. Bu karşılaşmalar yolculuk esnasında hayvanlar arasındaki liderin belirlenmesinde önemli rol oynar. Galip gelen boğa, yayla göçündeki hayvanların sürü lideri olur. Bu da yayla yolculuğunun düzen içinde geçmesini sağlar. Yöre halkı da bu durumu bildiği için yıllardan beri gelen alışkanlığı bir festival havasına sokarak, hem göç esnasında eğlenmiş, hem de turizme katkı sağlamış olur. Festivallerdeki boğa güreşlerinde, boğaların hiçbir zarar görmemesi için tüm önlemler alınarak belli kurallar getirilmiştir. Bu kurallarla boğalar kategorilere ayrılmış ve güreşler tamamen eşit şartlarda gerçekleştirilmiştir. Özellikle boynuzlarda sivrileştirme yapılmış boğalar yarışma dışı bırakılır. Güreşen boğaların tamamen doğal ortamda güreştirilmesiyse bir gelenektir.
Kafkasör Kültür ve Sanat Festivali: Her yıl Haziran ayının 4. haftası boyunca geleneksel olarak düzenlenen festivalin en önemli organizasyonu boğa güreşleridir. Dünyada bir eşinin daha görülmediği ve duyulmadığı bu güreş türü, yöreye özgü kalıcı özellikleri de beraberinde getirmektedir. Festivalde boğa güreşlerinin yanı sıra karakucak güreşleri, el sanatları sergisi, resim ve fotoğraf sergileri, fakir ailelerin çocukları için sünnet şölenleri, konserler, çeşitli yarışmalar gibi etkinlikler de düzenlenmektedir.
Arhavi Kültür ve Sanat Festivali: Festival, yöreye canlılık kazandırarak yörenin ticari ve turizm potansiyelini artırdığı gibi, yapılan sportif etkinliklerle birçok sporcuyu da Türkiye'ye tanıtmıştır. Müzik yarışmaları da yine çok sayıda sanatçının Türkiye çapında tanınmasında önemli rol oynamıştır.
Milli Parkları ve Doğal Cennet olan Gölleri
Hatila Vadisi Milli Parkı'na, Artvin il merkezinden 10 km.lik stabilize bir yol ile ulaşım sağlanmaktadır. Hatila Vadisi'nin gerek ilginç jeolojik ve jeomorfolojik yapısı ve gerekse özgün bitki toplulukları, yöreye ülkemizde nadir rastlanan bir alan özelliğini vermektedir. Ayrıca bu doğal öğelerin birleşimi sonucu eşsiz peyzaj güzellikler ortaya çıkmaktadır. 1250 m. yükseklikteki yaylaya altyapı hizmeti götürülmüştür ve Artvin Belediyesi tarafından yaptırılan 80 yatak kapasiteli bungalovlar bulunmaktadır. Her yıl Haziran ayının son haftasında düzenlenen ve 3 gün süren boğa güreşleri etkinlikleri, yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görmektedir.
Sahara-Karagöl Milli Parkı ise, Şavşat ilçesi sınırları içinde bulunan Karagöl-Sahara Milli Parkı içinde bulunmaktadır. Şavşat Karagöl, 8-10 hektar büyüklüğündedir ve çevresini ladin, çam ve köknar ağaçları çevrelemektedir. Ayrıca Şavşat ve çevresinde olduğu gibi, Karagöl'de de yaban hayvanlarına rastlamak mümkündür. Kamp-karavan turizmi için çok uygundur. Karagöl'e elektrik, su, tuvalet ve dinlenme binası hizmetleri götürülmüştür.
Bir diğer Karagölse, Borçka Karagöl'dür. Borçka ilçe merkezine 27 km. uzaklıkta bulunun göl, heyelan gölüdür ve 19. yüzyıl başlarında, bir tepenin heyelan sonucu, Klaskur (Aralık) Deresi'nin önünü kapatmasıyla oluşmuştur. Karagöl, anıt sayılabilecek çeşitli yaşlı ağaçlarla çevrelenmiştir. Zengin bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliğine sahiptir. Gölde yöreye özgü kırmızı pullu alabalık bulunmaktadır ve balık avlamak mümkündür. Yırtıcı kuşların göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı yırtıcı kuşları rahatça gözlemleyebilirsiniz. Ayrıca diğer yaban hayvanlarına rastlamak da mümkündür. Borçka Karagöl, kamp ve karavan turizmi için ideal bir yerdir.
Ve son olarak, harika bir doğal güzellik olan Cehennem Deresi Kanyonu'ndan bahsetmeden geçemeyeceğiz. Çünkü bu kanyon, yapısı ve insanı büyüleyen manzarasıyla, dünyanın belli başlı kanyonları arasındadır. Ancak kanyonun tanıtımı yapılmadığından pek bilinmemektedir.
Artvin'in Kültürel Yüzü: Kaleler, Camiler ve Manastırlar
Artvin birçok tarihi esere ve geniş bir kültüre sahiptir. Ancak bu kültürel varlıklar ve turizme olan katkısı son yıllarda fark edilmiştir. Ekoturizm kapsamında birçok kale, kilise, manastır, cami, türbe, köprü ve çeşme restore edilmekte ve ziyarete açılmaktadır.
Ardanuç (Gevhernik) Kalesi; Bu kale Ardanuç Adakale Köyü´nün hemen yakınında bulunmaktadır. Bu kalenin çevresinde gümüş madenleri olduğundan, bu kale maden ve cevher anlamına gelen "Gevheri Nik" kalesi ismiyle de anılmaktadır. 5. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen bu kale Gürcü krallarına ve Çıldır atabeylerine başkentlik yapmıştır. Gevhernik Kalesi, dışkale-içkale yapılaşmasının çevredeki tek örneğidir.
Boselt Kalesi; Yapım tarihi net belli olmamasına rağmen kalenin Gürcü Kralı I. Fransuva tarafından kızının anısına yaptırılmış ve o zamanlar bölgenin ticaret merkezi olmuştur. Ayrıca kalede, kaleyle bağlantılı gizli bir yeraltı yolu bulunmakta. Yolun çıkışı yine yeraltındaki dokuz odayla bağlantılı. Kalenin içinde büyük bir kilise kalıntısı ile yerleşim kalıntıları bulunuyor. Bir de kalenin uçurum tarafında bir şarap mahzeni yer almakta.
Ferhatlı (Kalmaklı) Kalesi; Ardanuç´un 5 km. batısında, Ferhatlı (Ahıza) Köyü´nde bulunmaktadır ve Ferhat ile Şirin´in efsanesinin burada geçtiği söylenmektedir. Köylüler Ferhat ile Şirin´in efsanesini anlatırken, köyün isminin de bu efsaneden geldiğini vurgulamaktadırlar.
Pırnallı Manastırı; Bagratlı (Gürcü) Kralları'ndan I. Aşot'un torunu Prens Khaohi Kral Gurgen zamanında yaptırılmıştır. Artvin'in Bağlık mezrasında, iki vadi arasında, kuzeyden güneye doğru alçalan bir sırt üzerinde kurulmuştur. Kilise, şapel, çeşme ve çan kulesinden oluşan manastırın çevresinde halkın yaşadığı evler bulunmaktadır.
Hamamlı Manastırı (Kilise-Camii); Artvin'in merkezindeki Hamamlı Köyü'nde bulunmaktadır. Manastırın kitabesinden İberya Kralları'ndan Sumbath (945-958) tarafından mimar Gabriel'e yaptırılmıştır. X.-XIV. yüzyıllarda manastır olarak işlevini sürdüren yapı, XVI. yüzyılda camiye dönüştürülmüştür. Günümüzde cami olarak kullanılan yapı, 1958 yılında kısmen tamir geçirerek son şeklini almıştır. Manastırın güneye bakan tarafında bulunan işlemeli güneş saati günümüze kadar ulaşabilmeyi başarmıştır ve dönemin mimari anlayışını yansıtan etkileyici bir örnektir.
Barhal (Altıparmak) Kilisesi; Yusufeli ilçesinin 12 km. kuzeybatısında, Barhal (Altıparmak) Köyü'nde bulunmaktadır. Aslında bir manastırdır fakat geçen yılların ardından günümüze ancak kilise bölümü ulaşabilmiştir. Bina oldukça sağlamdır ve anıtsallığı ile dikkat çekmektedir.
İşhan Manastırı (Kanlı Kilise); 1008 yılında yapılmış, 1549'da Osmanlılar tarafından camiye çevrilmiştir. Manastır; kilise ve şapelden oluşmakta olup, kesme taştan yapılmıştır. Giriş kapısı üzerindeki yazıt geometrik kabartmalarla çevrelenmiştir. Ayrıca manastır pencerelerinin çevresindeki süslemelerde ejder ve aslan boğuşmalarını gösteren kabartmalar bulunmaktadır. İbadet mekânını örten yüksek kasnaklı kubbesinin üzeri fresklerle bezenmiştir. Yörenin mimari ve bezeme yönünden önemli bir eseridir. Manastır her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turisti kendisine çekmektedir. İşhan Kilisesi, onarımını üstlenen güzel Elen uğruna (bölgedeki Selçuklu kale beylerinden birinin kızı) nice canlar verildiği için "Kanlı Kilise" olarak da anılır.
Tüm bu tarihi eserlerin yanı sıra Artvin'de birçok tarihi köprü, çeşme ve türbe de bulunmaktadır. Ayrıca dinlenebileceğiniz ve bazı hastalıklarınıza iyi gelecek kaplıcalar ve içmeler de seçeneklerinizin arasında yer almaktadır.
alıntı